27 Eylül 2014
Cumartesi
Etik Sürtük |
"Cinsellik, üremenin hizmetindeki bir vasıta değildir, bedenlerin üremesi, bilinçdışının bir öz-üretimi olarak cinselliğin hizmetindedir." (Deleuze&Guattari, Anti-Ödipus, 149, BS). En azından belli bir şekilde, çokaşklılık cinsellik ve üreme arasındaki bağı büyük oranda gevşetiyor. Ama şüphesiz bu yeni bir haber değil. Tekaşklılığın çağdaş biçimleri de, örneğin Avrupa ülkelerinde, zorunlu olarak üreme işlevi olarak tanımlanmış bir cinsellik deneyiminin ötesine geçiyordu.
Etik Sürtük, çoğul bir cinsellik deneyimini "etik" bir problem olarak formüle etme konusunda güçlü bir zemin kuruyor. Ahlaklılık/ahlaksızlık -bir normatif yasa ve ihlali olarak anlaşılan- ikilemini, "yaşamı kurma tarzı ve kendine etkin dikkat" olarak etik bir perspektifle alaşağı ediyor. Fakat görünen o ki, çokaşklılık "egoların sözleşmesel ilişkileri"nin eklemlenmesi olarak anlaşıldığı müddetçe, kapitalist öznellik üretiminin ürünü olarak bireyin oluşumundan -ve onun cinsiyet kimliğinin üretimininden- ayrılmak konusunda kendiliğinden bir radikal kapasite sunmuyor. Daha ziyade salt çokaşklılık durumunda ilişkiler şöyle tahayyül ediliyor gibi: Erkek heteroseksüel ego + kadın biseksüel ego + erkek trans ego + kadın heteroseksüel ego + erkek biseksüel ego + ... Burada "+"lar tam olarak liberal sözleşme rasyonalitesine tekabül ediyor. Ve toplama mantığının ilişki tarzı, ilişkilendirdiği öğelerin doğalarında dönüşüm yaratmak yerine onları olduğu gibi bırakıyor: Bugün bu kadınla birlikte olurum, yarın şu erkekle, ertesi gün şu transla vs.